Takvayı Öğreten Mihmandar Ay Mübarek Ramazan

Ramazan ayı, ömrü olupta yetişen müminlere bahşedilen ilahi bir lütuftur. Orucun edası, muhtaçlara infak, tilaveti Kur’an, namaz ve diğer ibadetlerle donatılması gereken bu mübarek ay, insanı hem bireysel olarak nefis terbiyesinde olgunlaştıran, hem toplumsal ahlakı ve yardımlaşma bilincini pekiştiren, hem de inancı olmayanlara karşı nezaket ve merhametle yaklaşmayı öğreten yol gösteren manevi bir mihmandar aydır.

İnsan, yaratılış itibarıyla en güzel kıvamda (ahseni takvîm) yaratılmıştır. Ancak nefsin arzularına teslim olduğunda aşağıların aşağısına (esfele sâfilîn) düşebilir (Tîn, 4-5). Ramazan ayı, başta oruç vasıtasıyla bu yolculuğu nefse uygun davranma meylinin tam tersine çevirerek insanı Allah’a yakınlaştıran, merhamete ve iyiliğe yönelten, kin, düşmanlık gibi kötü duygulardan arındırarak nefsin dizginlerini eline almasını sağlayan şuurlu bir eğitim sürecidir. 

Bizzat Allah, anlayalım diye orucun farz kılınma sebep ve hikmetini şu ayetle bildirmiştir:

"Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı ki sakınasınız (takvaya eresiniz)." (Bakara, 183) Yani kendinizi her türlü yanlış ve kötü olan şeylerden korumayı bilesiniz, kemale erme konusunda ki yolları kat edesiniz diye. İman eden insan olabilesiniz diye. İbadetiniz imanınıza şahit olsun diye. İhlas ve samimiyeti size öğretsin diye. 

Oruç, sadece gün boyu aç ve susuz kalmak değildir. Nefsin kötü arzularına karşı bir kalkan oluşturmak, sadece Allahın gözetiminde olma bilincine kavuşup ihsana ermede müthiş bir deneyimi yaşamak ve insanın sabır eğitiminden geçmesini sağlamaktır. 

Sahur vakti uyanış ve akabinde imsak vaktinin girmesiyle beraber ‘’Niyet ettim Allah rızası için bu günkü oruca ‘’ dendiği andan itibaren emri ilahi ve oruç adabına aykırı ne varsa terk ederek eline diline kalbine sahiplik duygusuyla, bir cihad şuuruyla yapılan ibadettir Oruç. 

Aracısız ve riyasız bir şekilde ‘’Senin İçin Oruca’’ şuurunu yaşamak ne güzel! Meşru olan çok şeyi niyetiyle beraber kendi isteğiyle Rabbinin emri olduğu için bırakacak bir şuur, bir iman! Allah ile en yakın ruh hali ve teslimiyetle ahidleşmek. ‘’Allah’ım senin için ‘’ demek ne büyük bir muhabbettir.

Bu niyetle başlayan süreçte artık Allah ile olan ahidleşmeye uygun olarak, gırtlağımızdan geçmesi muhtemel her türlü yiyecek ve içeceğin bir damlasına bile mani olurken aynı zamanda ağzımızdan çıkacak her türlü boş ve gereksiz sözlerin de hepsine engel hatta kalbimizden geçmesi muhtemel her türlü günah izi taşıyacak hissiyata ve beynimizi meşgul edecek her türlü yanlış düşünceye de engel olacak manevi bir kalkan ile koruma altına alınmış oluruz. Hücrelere kadar hakim olan bir oruç. Tam bir ay aynı şuurla oruç tutmuş olsak bireysel anlamda manevi değişimimizi oturtamayız mı sizce de. Tam bir ay aynı şuurla…

Ve iftar vakti duamız; Allah’ım senin için oruç tuttum sana inandım, sana güvendim ve senin verdiğin rızıkla orucumu açtım. İşte oruçtaki tam teslimiyetin tecellisi..

Toplumsal Ahlak ve Yardımlaşma Bilinci

Ramazan, yalnızca bireysel bir ibadet ayı değil, aynı zamanda toplumun ahlaki ve sosyal dönüşümünün de en önemli zaman dilimidir. Oruç tutan bir insan, açlığın ne demek olduğunu idrak eder ve paylaşma bilinci kazanır. İşte bu nedenle infak, Ramazan’ın en önemli ibadetlerinden biri haline gelmiştir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

"Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe gerçek iyiliğe ulaşamazsınız." (Âl-i İmrân, 92)

Sahabe ve tâbiîn, Ramazan ayında infak etmeyi en büyük ibadetlerden biri olarak görmüşlerdir. Öyle ki, Hz. Osman (r.a.) kıtlık zamanında Medine halkına ambarlarını açmış, Hz. Abdurrahman bin Avf (r.a.) servetinin büyük bir kısmını sadaka olarak vermiştir. Oysa günümüzde, Müslümanların büyük bir kısmı lüks ve konfora olan düşkünlüğüyle infaktan uzaklaşmış durumdadır. Kapitalizmin "biriktirme" ve "sadece kazanma" ideolojisine karşı, Ramazan bizlere infak ederek manen zenginleşmenin, elimizdekilerden bir kısmını vererek geride kalan kısmının bereketlenmesine şahit olmanın hakikatini hissettirmelidir. Yemeğimizi paylaşma hususunda Peygamberimiz aleyhisselam, "Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, onun sevabı kadar sevap kazanır." (Tirmizî, Savm, 82) buyururlar.Bu hadis-i şerif, yardımlaşmanın ne denli önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Ramazan, toplumsal sınıf farklarını ortadan kaldıran, sosyal dayanışmayı artıran canlı bir imtihandır.

Farklı İnanç Sahiplerine Karşı Kavl-i Leyyin Üslubu

Ramazan ayı bizi sadece oruç ve namazla, tilaveti Kur’anla yetindirmez, müslümanlar arasındaki dayanışmayı artırmakla kalmaz, aynı zamanda Müslümanların farklı inançlardan insanlara karşı tutumlarını da (hal hareket, konuşma vb sosyal davranışlarını) terbiye eden bir süreçtir. Kur’an-ı Kerim, Müslümanlara sözlerini kimlere karşı nasıl bir tarzda sunmaları gerektiği hususunda yol ve yöntem öğretir. Ve farklı inançtan ya da kendi inancından bile olsa en uyumsuz, en geçimsiz ve en sert kalplilere bile yumuşak bir üslupla yaklaşmayı emreder: 

"Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt alır veya korkar." (Tâhâ, 44) Bu ayette, Hz. Musa ve Hz. Harun’un Firavun gibi zalim bir hükümdara bile ‘kavl-i leyyin’ (yumuşak söz) ile yaklaşmaları emredilmektedir. O hâlde, günümüz Müslümanları da, Ramazan ayında sabır, hoşgörü ve nezaketli, adaletli ve merhametli bir duruş sergilemelidir. Hz. Peygamber (s.a.v.), Medine döneminde Yahudiler ve Hıristiyanlarla adil ve insani ilişkiler kurmuş, gayrimüslimlerle ticari ve sosyal bağlarını devam ettirmiştir. Bu bağlamda, Ramazan Müslümanlara yalnızca oruç tutmayı değil, aynı zamanda farklı inanç sahiplerine de usulüne uygun davranmayı telkin ederken kendi inancından olan müminlere karşı ise daha merhametli ve mülayemetli yaklaşma nezaketini, empatiyi ve barışçıl iletişimi de öğretmelidir.

Hayat Kitabı ile İnşa Olmak

Ramazan, Kur’an ayıdır. Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirilmesi (Bakara, 185) onun en önemli yönlerinden biridir. Kur’anı sadece yüzünden okumak, ezberlemek elbetteki sevaptır, ecri vardır ve okunmalıdır. Ama esas olan şey ise Kur’anın okunması, anlaşılması ve hayata tatbik edilmesi Rabbimizin bizden en başta gelen isteğidir. Ne yazık ki günümüzde, pek çok Müslüman Kur’an’ı yalnızca hatim indirmek için okurken, onun hayatımıza yön vermesi gereken bir kitap olduğunu unutmaktadır. Ramazan’ı sadece şekilsel ibadetlerle değil, Kur’an’ın mesajlarını içselleştirerek ve ahlaki prensiplerini hayatımıza geçirerek değerlendirmek gerekmektedir.

Ramazan, Ruhları Eğiten Bir Mekteptir!

Ramazan, sadece oruç tutularak bedenen aç kalınan, diyetvari bir tarzda günlerini geçirmek gereken bir aydan öte; bizi merhametle yeniden inşa eden, nefsimizi terbiye eden, kalbi hissiyatımızı geliştiren, paylaşmayı öğreten, dilimizi boş konuşmaktan uzaklaştırarak gereği kadar ve hikmete uygun konuşmaya yönlendiren, toplumsal barışı sağlayan ve insanlarla hikmetli bir üslupla iletişim kurmayı öğreten büyük bir mektep olmalıdır.

 Ramazan, bizi Ahseni Takvîm’e ulaştıran bir eğitim sürecidir. 

 Ramazan, paylaşarak zenginleşmeyi, infak ederek bereketlenmeyi öğretir. 

 Ramazan, inancı olmayanlara karşı hoşgörüyü, tebliğ ve temsili, sabrı ve nezaketi öğreten bir mihmandardır. 

Ramazan, Kur’an’la aydınlananların, onu hayat kitabı hâline getirenlerin ayıdır.

Ramazan bir aylık manevi kamp ayıdır. O hâlde bu Ramazan, sadece midemizi değil, kalbimizi, ahlakımızı ve bakış açımızı da terbiye eden bir mevsim olsun!

İslam, bireyleri yalnızca kendi refahlarını düşünmeye değil, aynı zamanda toplumu ve diğer insanları da gözetmeye teşvik eden bir dindir. Kur'an-ı Kerim, insanların mal ve nimetlerini sadece kendileri için değil, başkalarıyla paylaşmaları gerektiğini vurgular. İslam'ın öğretilerinde, infak ve yardımlaşma, kişinin manevi gelişiminin ve takvaya ulaşmasının önemli bir yolu olarak görülür. Peygamber Efendimiz (s.a.v), "Müminler, birbirlerini sevmekte, birbirlerine merhamet etmekte ve birbirlerine şefkat göstermekte, bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir organı acı çektiğinde, bütün vücut onun acısını hisseder" (Buhârî, Edeb, 27) buyurarak, toplumsal dayanışma ve merhametin önemini belirtir.

İslam'ın öğretilerine göre, infak ve başkalarına yardım etmek, bireyin iç dünyasında bir dönüşüm sağlar ve kişinin manevi olarak olgunlaşmasına katkıda bulunur. Bu, modern dünyada, ben merkezli yaşam tarzının aksine, toplumun refahını ve bireylerin ruhsal gelişimini ön planda tutan bir yaklaşımdır.

Ramazan Ayı Nerede Eksik Kaldığımızı Bize Hatırlatan Bir Aydır.

İslam'ın değerleri ve öğretileri, bireylerin ve toplumların ruhsal ve ahlaki gelişimine büyük katkılar sağlar. Ancak, insanlar farklı nedenlerle bu öğretilerden uzak kalabilirler. Bu nedenler arasında:

Bilgi Eksikliği: İslam hakkında yeterli bilgiye sahip olmamak veya yanlış bilgiye sahip olmak, insanların bu öğretilerden uzak kalmasına neden olabilir.

Kültürel ve Sosyal Etkiler: Farklı kültürel ve sosyal çevreler, bireylerin İslam'ı benimsemesini veya bu öğretilere yönelmesini etkileyebilir.

Kişisel Deneyimler: Bireylerin kişisel deneyimleri ve karşılaştıkları zorluklar, İslam'ı veya dini inançları sorgulamalarına neden olabilir.

Modern Yaşam Tarzı: Modern yaşam tarzı ve bireysel özgürlük arayışı, dini öğretilerden uzaklaşmaya neden olabilir.

İslam, bireyleri ve toplumu daha iyi bir hale getirmeyi hedefler. Toplumun refahını artırmak, bireylerin ruhsal gelişimini desteklemek ve insani değerleri güçlendirmek için bir yol sunar. Bu, İslam'ın diğer dinlerden ve ideolojilerden farklı olarak, bireylerin ve toplumların huzur ve mutluluğunu öncelikli kılmasıdır. 

MÜSLÜMAN ESNAF VE TÜCCARLARA DAVET

Ramazan ayı, rahmet, bereket ve mağfiret ikliminin kuşattığı mübarek bir zaman dilimidir. Bu ayda, sadece oruç tutmakla kalmaz, kalplerimizi arındırır, infakı artırır, kardeşlik bağlarını güçlendiririz. Müslüman bir tüccar veya esnaf için Ramazan, sadece kazanç ayı değil, aynı zamanda bereketi ve paylaşmayı artırma vesilesidir. Kur'an-ı Kerim'de Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın; günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın." (Maide, 2) Bu ayet, bir Müslüman için ticaretin de ahlaki bir sorumluluk taşıdığını vurgulamaktadır. Müslüman tüccar ve esnaf, helal kazanç peşinde koşarken aynı zamanda toplumun ihtiyaçlarını da gözetmeli, özellikle Ramazan ayında müşteri lehine kolaylık sağlamalıdır.

Müslüman esnaf; Ramazan ayını kapitalist bir mantıkla fiyat artırma yoluyla fahiş kâr etme fırsatı olarak görmekten çok, cüzdanını şişirme anlayışından daha ziyade vicdanını rahatlatacak ve eğitecek bir rahmet ayı yardımlaşma iklimi olarak görmelidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v), ticaret ahlakına dair şu müjdeyi vermektedir:

"Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olacaktır." (Tirmizî, Büyu’, 4) Bu hadis, dürüst ve cömert ticaretin, manevi olarak nasıl büyük bir değer taşıdığını göstermektedir. Ramazan ayında Müslüman esnafın yapacağı indirimler ve kolaylıklar, hem müşteri memnuniyetini artıracak hem de manevi kazanç kapısını aralayacaktır.

MÜSLÜMAN ESNAFLAR, MARKETÇİLER, PAZARCILAR LÜTFEN…

Temel Gıda Ürünlerinde Özel İndirimler: İftar ve sahur sofralarını daha kolay kurabilmeleri için müşterilere uygun fiyatlı ürünler sunmak. Ramazana Özel %20 indirim yapın en azından.

Kadir Gecesi’ne Özel Yardımlar: Kadir Gecesi vesilesiyle ihtiyaç sahiplerine ücretsiz veya indirimli alışveriş imkânı tanımak.

Borçlu Olanlara Kolaylık Sağlamak: Peygamberimiz (s.a.v), "Kim bir borçluya kolaylık gösterirse, Allah da ona dünya ve ahirette kolaylık gösterir." (Müslim, Birr, 38) buyurmuştur. Bu sebeple esnaf, borcu olan müşterilere ödeme kolaylığı sağlayabilir.

Helal Kazancı Önceliklendirmek: "Helal kazanç, bereketin kaynağıdır." düsturuyla, Ramazan ayında haksız kazançtan uzak durmak.

İhtiyaç Sahiplerine Sessizce Yardım Etmek: Sağ elin verdiğini sol elin bilmeyeceği bir incelikle, ihtiyaç sahiplerine gizlice yardımda bulunmak. Yardım edecek insanlara yol göstermek.

Ramazan ayı, ibadetin, infakın, yardımlaşmanın ve paylaşmanın en güzel yaşandığı dönemdir. Müslüman esnaf ve tüccar, bu ayda yaptığı indirimlerle sadece müşteri kazanmaz, aynı zamanda Allah’ın rızasını ve muhtaçların samimi dualarını da kazanır. Rızkın sahibi ve maliki olan Allahın rızasına da yol bulmuş olur.

Ey Esnaflar! Gelin, bu mübarek ayda ticaretimizi sadece kazanç aracı olarak görmekten öteye taşıyalım. Ramazan ayına hürmet gösterelim, elimizden geldiğince müşterilere kolaylık sağlayalım ve bereketi hep birlikte paylaşalım.

Anneler günü, babalar günü gibi bizim manevi değerlerimizle alakası olmayan hatta kaynağının ne olduğu bile belli olmayan amacı sadece tüketim ve israf kültürü ile ilgili olan batı kültürü güdümlü günlerdir. Müslümanlar olarak ülkemizde sosyal dayanışma ve yardımlaşma için Ramazan özel bir aydır, öne çıkarılmalı ve saygı duyulmalıdır. Sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya uygun bir şekilde de içi doldurulmalıdır.

Kur’an-ı Kerim’de Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın; günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın." (Maide, 2) Bu ayet, ticaretin yalnızca maddi bir kazanç aracı olmadığını, aksine hayır ve iyiliğe vesile olması gerektiğini bizlere hatırlatmaktadır. Müslüman tüccar ve esnaf, özellikle Ramazan ayında halka kolaylık sağlamalı, ihtiyaç sahiplerine destek olmalı ve ticaretini artırıp bereketlendirecek adımlar atmalıdır.

Kadir Gecesi: Bin Aydan Daha Hayırlı Gece

Ramazan’ın zirvesi olan Kadir Gecesi, kulların dualarının kabul olduğu, günahlarının affedildiği, rızıkların ve bereketin kat kat arttığı mübarek bir gecedir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: "Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi'nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sen ne bileceksin? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır!" (Kadir, 1-3)

Bu gece, rahmetin sağanak gibi yağdığı, yapılan hayır ve hasenatın kat kat fazlasıyla karşılık bulduğu müstesna bir vakittir. Müslüman bir esnaf için bu gece, ticaretini Allah rızası için yeniden gözden geçirme ve halka kolaylık sağlayarak bereketi artırma fırsatıdır.

Kadir Gecesi’nde ve Ramazan boyunca yapılan her iyiliğin, Allah katında kat kat mükâfatlandırılacağı müjdesi verilmiştir. Öyleyse, bu ayda ticaretimizi sadece kazanç ekseninde değil, infak, yardımlaşma ve paylaşma ekseninde de değerlendirmeliyiz. Kadir Gecesi’nin feyzini ve Ramazan’ın bereketini artırmak için, gelin bu mübarek ayda ticaretimizi infakla süsleyelim. Müşterilere kolaylık sağlayalım, ihtiyaç sahiplerini gözetelim ve Ramazan ayına hürmet göstererek Allah’ın rızasını kazanalım.

Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

"Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe gerçek iyiliğe ulaşamazsınız. Her ne harcarsanız, şüphesiz Allah onu bilir." (Âl-i İmrân, 92) Bu ayet, sadaka ve infakın sadece eldeki fazlalıktan değil, sevdiğimiz ve değer verdiğimiz şeylerden verilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Gerçek iyiliğe ve Allah katındaki rızaya ulaşmanın yolu, malımızın ve kazancımızın en güzelinden vermekle mümkündür.

KAPİTALİZMİN OYUNUNA GELMEYELİM!

Ramazan ayı, yalnızca oruç ve ibadetlerle değil, aynı zamanda paylaşma ve infak ile kemale eren bir rahmet iklimidir. Ancak modern dünyanın dayattığı kapitalist anlayış, insanı yalnızca kazanmaya, biriktirmeye, helal haram ayırımı yapmadan malını artırmaya teşvik etmektedir. Oysa İslam, kazancın yasal ve meşru yollardan helal olmasını, temiz olmasını, doğru ve temiz yerlere harcanmasını, kazancın belli bir limitin üzerinde olması halinde zekatının verilmesini, infak edilerek bereketlenmesini öğütler. Malı artıran husus biriktirmek değil, paylaşmaktır! Kapitalizm, insanı hep daha fazla kazanmaya, biriktirmeye ve malın sahibinin kendisi olduğuna inandırmaya çalışır. Oysa Kur’an, malın gerçek sahibinin ve vericisinin Allah olduğunu ve infak edilmesi gerektiğini vurgular: "Allah’ın sana verdiği (servet) ile ahiret yurdunu kazan, dünyadan da nasibini unutma. Allah sana nasıl ihsanda bulunduysa, sen de öyle ihsanda bulun." (Kasas, 77)

Biriktiren mi kazanır, infak eden mi? Kur’an’a ve sünnete göre, infak eden kişi Allah’ın rızasını kazanır ve malı bereketlenir. Oysa sadece kazanmaya odaklanan ve paylaşmayan kişi, kazandığının hayrını ve bereketini göremez. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Sadaka malı eksiltmez. Allah, affedenin şerefini artırır. Allah için tevazu eden kimseyi de Allah yüceltir." (Müslim, Birr, 69) Demek ki, infak eden kaybetmez, aksine kazanç elde eder. Malını artıran, onu saklayan değil, paylaşan kişidir. Kapitalizm, insanı daha fazla kazanarak mutlu olacağına inandırırken, İslam paylaşarak ve vererek mutlu olunacağını öğretir.

Kadir Gecesi: İnfakın Katlanarak Artacağı Gecedir

Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Bu gecede yapılan her iyilik, kat kat fazlasıyla karşılık bulur. Allah, bu geceyi şöyle anlatır: "Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi'nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sen ne bileceksin? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır!" (Kadir, 1-3) Bu gece, infakın da en büyük ecirle mükâfatlandırılacağı gecedir. Müslüman esnaf ve tüccar, bu geceye özel yardım kampanyaları düzenleyerek ve kazancını paylaşarak Rabb'inin rızasını kazanabilir.

"Kim Allah’a güzel bir borç verirse, Allah onu kat kat artırır. Allah hem daraltır hem genişletir. Sonunda O’na döndürüleceksiniz." (Bakara, 245)

"Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Oysa Allah, size kendisinden bir bağışlama ve bol ihsan vaat eder. Allah’ın lütfu geniştir, O her şeyi bilendir." (Bakara, 268) Şeytanın en büyük vesvesesi, infak edenin malının eksileceğini düşündürmektir. Oysa Allah, verenin malını hem dünyada hem de ahirette artıracağını müjdeler:

"Allah sadakaları kat kat artırır ve fazladan da verir." (Bakara, 261)

"Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar gerçek felaha erenlerdir." (Haşr, 9)

Nefis cimriliği emreder ama gerçek kazanç vermektir. Biriktiren değil, infak eden kazanır.

Ramazan: Malı Azaltan Değil, Bereketlendiren Ay

Ramazan, nefis terbiyesinin zirveye ulaştığı bir aydır. Aç kalarak nefsimizi kontrol altına alırız ve paylaşarak gerçek huzuru tadarız. Allah, sadaka verenlere şu büyük müjdeyi vermiştir: "Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, her başağında yüz tane bulunan bir buğday tanesi gibidir. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir." (Bakara, 261)

"Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele!" (Tevbe, 34)

Nefsimiz, “Biriktir!” der ama Allah, “İnfak et ki bereketlensin!” buyurur. Malın gerçek sahibi Allah’tır ve O, infak edenlerin malını artıracağını garanti eder. Kapitalizmin oyununa gelmeyelim, sadece kazanmak değil, infak etmekle de gerçek huzuru yakalayalım.

Hasan-ı Basrî’nin (rh) Derin Kaygısı

Tâbiînin büyük âlimlerinden Hasan-ı Basrî (rh), Ramazan boyunca çokça Kur’an okur, ibadet eder, hayır yapar, dünya kelamı anlamında az konuşur hatta neredeyse hiç konuşmazdı. Kendisini görenler hasta olduğunu sanırdı. Ona:"Ey Hasan, neden bu kadar kederlisin?" diye sorulduğunda şöyle cevap verirdi: "Ramazan, Allah’ın kullarına büyük bir lütfudur. Fakat ben bu lütfun hakkını verip veremediğimi bilmiyorum. Kabul edilenlerden mi olacağım, yoksa hüsrana uğrayanlardan mı?"diye bu aya değer vermenin önemine vurgu yapardı.

Hz. Osman’ın (r.a) Hayırda Yarışı

Bir yıl Ramazan’da Medine’de kıtlık oldu. İnsanlar aç ve perişan haldeydi. Hz. Osman (r.a), Şam’dan gelen yüzlerce deve yükü erzakı, tam pazarda satacakken, tüccarlar ona büyük fiyatlar teklif etti. O ise şu cevabı verdi: "Siz bana bire beş veriyorsunuz ama Allah bire yedi yüz veriyor. Bu mallar fakirlere sadakadır!" dedi ve bütün mallarını Allah rızası için dağıttı.

"Ahireti isteyen ve ona, inanarak ve çalışarak gayret eden kimsenin çabası makbuldür. Ama sadece dünyayı isteyenlerin nasibi orada tükenir." (İsra, 18-19)

Gazzeyi Unutma, Lükse Dalma!

Ramazan, lüks sofralar ve konfor ayı değil, ibadet, infak ve nefis terbiyesi ayıdır. Sahabe ve tâbiîn gibi bu ayı değerlendirirsek, gerçek Ramazan ruhunu yakalamış oluruz. Bugün Müslüman