Selamun Aleykum Aziz Kardeşlerim,

Biz insanlar, çevremize baktığımızda her şeyde bir düzen ve denge olduğunu fark ederiz. Gözlerimizi semaya kaldırdığımızda güneşin doğuşundan batışına, ayın döngüsünden yıldızların ışıklarına kadar her şeyin bir hesap ile hareket ettiğini görürüz. Dünya’mızın varlığı ve üzerinde barınan tüm canlılar, Allah’ın (cc) yarattığı kusursuz düzenin birer şahididir.

Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de defalarca kainattaki bu dengeye işaret eder. Rahman Suresi’nde şöyle buyurur: "Güneş ve ay bir hesap iledir." (Rahman, 5). Bu ayet, Allah’ın yarattığı varlıkların bir ölçü ve düzen ile hareket ettiğini, her şeyin bir plan dahilinde olduğunu bize hatırlatır. Ayın ve güneşin hareketleri, gezegenlerin birbirine olan mesafeleri ve dünyanın dönüş hızı, Allah’ın sonsuz ilminin ve kudretinin delilidir.

Özellikle Ay’ın varlığı, Dünya’daki yaşam için ne kadar kritik bir rol oynar. Ay, yalnızca geceyi aydınlatmakla kalmaz; aynı zamanda Dünya’nın dönüşünü dengeler, iklim sistemlerini kontrol eder ve gelgitleri oluşturur. Eğer Ay olmasaydı, Dünya çok farklı bir yer olurdu. Neler mi değişirdi?

Günler 24 saat değil, yaklaşık 18 saat olurdu: Ay, Dünya’nın dönüş hızını yavaşlatarak günlerin 24 saat olmasını sağlar. Ay olmasaydı, Dünya daha hızlı döner ve günler sadece 18 saat sürerdi. Bu, zaman algımızı ve biyolojik ritmimizi büyük ölçüde etkilerdi.

Fırtına ve kasırgalar artardı: Ay, gelgit kuvvetleri üzerinde büyük bir etkiye sahiptir ve bu gelgitler Dünya’nın iklim sistemini dengeler. Ay olmadan, bu denge bozulur ve fırtınalar, kasırgalar gibi aşırı hava olayları sıklaşır, hayatı zorlaştıran şiddetli doğa olayları artardı.

Dünya’nın konumunun dengelenmesi sağlanamazdı: Ay, Dünya’nın eksen eğikliğini stabil tutar. Bu stabilizasyon olmasaydı, Dünya'nın ekseni rastgele bir şekilde sallanırdı. Bunun sonucunda iklimler düzensiz hale gelir, mevsimler aşırı değişiklikler gösterir ve yaşam koşulları tamamen farklı olurdu.

Dünya gök taşları tarafından tehdit altında olurdu: Ay, Dünya’ya gelen gök taşlarının bir kısmını kendisine çeker ve gezegenimizi korur. Ay’ın yokluğu, Dünya’nın daha fazla gök taşı darbesine maruz kalmasına neden olabilirdi. Bu, yeryüzündeki yaşamın sürdürülebilirliği için büyük bir tehdit olurdu.

Sonuç olarak, Ay’ın yokluğu Dünya’da bildiğimiz yaşam şeklinin mümkün olmayacağı anlamına gelir. Biz insanlar ve diğer canlılar bu kusursuz dengenin bir parçasıyız. Allah’ın (cc) bu muazzam yaratışı, O’nun büyüklüğünün bir delilidir.
Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. Biz onları ancak hak ve hikmetle yarattık. Fakat onların çoğu bilmezler.” (Duhan, 38-39).

Bu ayet, varlıkların hikmet ve hakikat üzere yaratıldığını vurgular. Hiçbir şey anlamsız değildir. Her şey Allah’ın ilmi ve iradesi doğrultusunda bir sebep ve amaçla var edilmiştir. Bu, Kur’an’ın bize sunduğu mucizelerden sadece biridir. Rabbimiz, bizlere bu dengeyi görme ve anlama kabiliyeti vermiştir ki O’nun büyüklüğünü kavrayabilelim, O’na şükredecek bir kalbe sahip olabilelim.
Ey kardeşlerim, evrendeki bu muazzam düzen, bizlere Rabbimizin ne kadar yüce ve kudretli olduğunu hatırlatmalı. Her gece gökyüzüne baktığımızda ayın ve yıldızların seyrini izlerken, bu yaratılışın tesadüf olmadığını, İlahi bir planın eseri olduğunu anlamalıyız.

Unutmayalım ki bu dengeyi yaratan Allah (cc), bizi de bir denge ile yaratmıştır. O’nun yolunda yürüdüğümüzde hayatımızda da bir denge ve huzur buluruz. Kur’an-ı Kerim’de Rabbimizin bize verdiği öğütlere kulak verirsek, O’nun rahmetinin her an üzerimizde olduğunu da hissederiz.

Son olarak, bize düşen bu dengeyi tefekkür etmek, Yaratanımızın büyüklüğünü anlamaya çalışmak ve O’na şükretmektir. Allah (cc), hepimizi O’nun kudretini ve hikmetini anlayan, şükreden ve O’nun yolunda yürüyen kullardan eylesin.
Velhamdülillahi Rabbil Alemin.